TR
  • English
  • Türkçe
  • русский язык
  • українська
  • العربية
  • Deutsch
  • Français
  • español, castellano
  • gör

    Kırklareli

    Trakya'da ilk kent yaşamının görüldüğü Kırklareli, arkeolojik bulgularıyla dikkat çeken bir şehirdir. Bölgedeki kazılardan elde edilen bulguların sergilendiği Kırklareli Müzesi, özellikle Kanlıgeçit Antik Kenti ve Aşağı Pınar Höyüğü bölgenin tarihine ışık tutuyor. Ayrıca Kırklareli'nin 19. yüzyıl Osmanlı sivil mimarisi örnekleri de görülmeye değer.

    Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi

    Lüleburgaz Mahallesi girişinde geniş bir alana yayılmıştır. Külliye, 1569-1570 yıllarında ibadet, ticaret ve eğitim amacıyla inşa edilmiş olup, cami, kemerli dükkanları, hanı, hamamı ve medresesi ile bir külliye özelliği taşır. Büyük Mimar Sinan ve ekibi tarafından yaptırılan kompleks, çoğu yıkılan Bizans surlarının dışında yaklaşık 40.000 metrekarelik bir alana yayılıyor. Külliyenin batı tarafında Sokullu Mehmet Paşa tarafından dönemin padişahı için bir saray yaptırılmıştır.

    Hızırbey Külliyesi

    Kırklareli'nin merkezinde yer alır. Cami, hamam ve arasta çarşısından oluşur. Cami 1383 yılında Köse Mihalzade Hızırbey tarafından yaptırılmış ve 1824 yılında Aydos'lu Yusuf Paşa tarafından restore ettirilmiştir. Hamam ve Arasta Çarşısı 1383 yılında Köse Mihalzade Hızırbey tarafından birbirine bitişik olarak inşa edilmiştir. Kadın bölümündeki kitabeye göre hamam 1683-1704 yılları arasında Hacı Hüseyin Ağa tarafından restore edilmiştir.

    Vize (Gazi Süleyman Paşa Cami)

    Vize İlçesi'nin Kale mahallesinin iç ve dış duvarları arasında yer alır. 6. yüzyılda Justinianus döneminde inşa edilmiş ve 14. yüzyılın ikinci yarısında cami olarak düzenlenmiştir. Dikdörtgen, kareye benzeyen bir planı vardır. Mermer sütunlarının başlıkları Korint tarzındadır.

    Vize Kalesi

    Vize İlçesi'nin Kale mahallesinde şehrin kuzey ve batısını çevreler. İlk olarak M.Ö. 72-76 yıllarında yapıldığı tahmin edilmektedir. Daha sonra Bizans Döneminde (527-565) Justinianos tarafından yeniden canlandırılmıştır. Kentin kuzey tarafındaki surlarda düzgünce kesilmiş mavimsi taşlar kullanılmış ve bu da bu yapının Geç Bizans Dönemi'nde yeniden inşa edildiği varsayımına yol açılmıştır.

    Vize Antik Tiyatrosu

    Vize İlçesinde yapılan kazılar sonucunda şimdiye kadar bilinen tek Roma Dönemi tiyatrosu gün ışığına çıkarılmıştır. Tiyatro ortalama 4.000 seyirci kapasitesine sahiptir ve oturma ve yürüyüş basamakları tamamen mermerden yapılmıştır. Tiyatro alanında büyük bir kadın heykeli ve 4 sahne kabartması da bulunmuştur. Bu eserler Kırklareli Müzesi'nde sergilenmektedir.

    Aya Nikola Manastırı

    Kıyıköy Mahallesi'ndeki manastır, Bizans döneminin (6-9. yüzyıl) kaya kesme manastırlarının en iyi örneklerinden biridir. Kilise zemin kattadır; aşağıda kutsal pınar ve yukarıda da rahipler için bölümler bulunur. Kayalara oyulmuş su terazisi şeklinde hücreler vardır. Kuzey tarafında, bir merdiven kutsal pınara iniyor. Kilisenin doğusunda ikinci bir giriş vardır.

    Babaeski Cami ve Babaeski Köprüsü

    Cedid Ali Paşa tarafından 1555 yılında Mimar Sinan'a yaptırılmıştır. Halen cami olarak kullanılmaktadır. Tek balkonlu minaresi Balkan Savaşı (1912) sırasında yıkılmış ve daha sonra yeniden inşa edilmiştir. Cami, Edirne'deki Selimiye Cami'nin küçük bir modelidir.

    Babaeski Köprüsü de Babaeski ilçesinde görülmesi gereken bir başka yerdir. 1633 yılında Osmanlı Sultanı IV. Murad döneminde inşa edilmiştir.

    Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü

    Köprü 1569-1570 yılları arasında Sadrazam Sokullu Mehmet Paşa adına inşa edilmiştir. Cephe taşları çekiçle işlenmiştir ve köprünün destek tarafındaki kemer ayağı sağlamdır. Kemer ayağının Lüleburgaz'a doğru olan memba yüzü, iki köşeli bir düzenli planın yarısına dayanan piramit şeklindedir ve orijinal yapısını korumuştur. Diğer kemer ayağı, onu bir piramit yerine bir koni şeklinde yeniden inşa eden profesyonel olmayan inşaatçılar tarafından yenilenmiştir. Ancak hala kullanımdadır.

    Köprü, kervan ve posta yolları boyunca suları geçmek için inşa edilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde, sefer yapan ordunun baş mimarı tarafından seçilen saray mimarlarından birinin komutasında yüzlerce inşaat ustası vardı. Bu ekip, stratejinin bir parçası olarak yapıları ve köprüleri inşa ediyordu. Bu köprülerin bazıları aceleyle tahtadan yapılmıştı. Ancak Sokullu Mehmet Paşa Köprüsü, günümüze kadar gelebilen ve batı sefer güzergahları üzerindeki Harami (Lüleburgaz Deresi üzerinde bulunmaktadır) olacak) Deresi üzerinde bulunan birkaç köprüden biridir.

    Alpullu (Sinanlı) Köprüsü

    16. yüzyılın ortalarında Sokullu döneminde inşa edilmiştir. Mimar Koca Sinan'ın yaptığı en görkemli köprülerden biridir. Sivri bir kemeri vardır. Sinan ayrıca bu büyük kemeri oluşturan 76 cm yüksekliğinde tek parça yüz taşlarını da kullanmıştır. Bu genişlikte kemer yayı taşı başka hiçbir köprüde bulunmaz. Bu taşların uzunluğu 2,5 metreye ulaşır.

    Pehlivanköy Akarca Köprüsü

    Uzunköprü-Edirne yolu üzerinde Ergene Nehri üzerinde yer alır. Osmanlı İmparatorluğu'nun Anadolu'dan Balkanlar'a genişlemesine engel olan Ergene Nehri'nin bol suyunun üstesinden gelmek için inşa edilmiştir. Köprü, merkezdeki büyük yuvarlak kemerin etrafına toplam 7 kemerle inşa edilmiştir. Köprü günümüze kadar hala kullanılıyor. Üst yarısı kırık olan ve bu nedenle tarihi olmayan kitabeye göre, kesin yapım yılı bilinmemektedir. Ancak yapım yöntemi, malzemesi ve kullanım amacı düşünüldüğünde büyük olasılıkla 16. yüzyıldır.

    Söylentiye göre, köprü Pavlu adında bir usta tarafından inşa edilmiş ancak tüm çabalara rağmen kasayı merkeze sabitlemek bir türlü mümkün olmamış. Köprüyü inşa eden ustanın, merkezi kasayı kurtarmanın ancak cesur birini kurban ederek ve duvara gömerek mümkün olduğunu öne sürdüğü de söylentiler arasında. Bu yüzden, son çare olarak, kendilerine yiyecek getiren kadınlar arasında kura çekmeye ve çıkan kadını da kurban etmeye karar vermişler. Fakat ne yazık ki, kurada çıkan kadının daha yeni bebeği olmuştu ve de bebeğini emziriyordu. Yine de kadını ertesi gün kurban etmişler ve kasaya gömmüşler. Sonunda artık kasa tamamlanmıştı. Bu nedenle, her Cuma gecesi ağlayan bir kadının sesinin bitişme noktasında duyulabileceği ve iki taşın arasından da süt aktığı söylenir.

    Bunlar Vize Asmakayalar Mahallesi'ndeki Bizans dönemi eserleridir. Bir dizi sıralı doğal mağara kullanılarak taş ustaları tarafından oluşturulmuşlardır. Yakın çevresinde benzer özelliklere sahip kaya mezarlarının varlığı da göze çarpıyor. Manastırın bir kısmı ahır olarak kullanılıyor.

    Koyunbaba Kilisesi

    Osmanlı döneminde Türklerin ve Bulgarların bir arada yaşadığı Kırklareli merkez ilçesine bağlı Koyunbaba köyünde yer alır. Kilise kısmen sağlamdır. Kilise, 19. yüzyılın ikinci yarısına ait mimari özelliklere sahiptir. Ön cephe taşları çekiç işlemelidir ve köşe taşları çerçevelidir. Çatının bir kısmı çökmüştür. Kilise, Koyunbaba Köyü'nde Bulgarların yaşadığı dönemde Hristiyan Bulgarlara açıktı. Kilise, Bulgarların 1924 yılında Nüfus Mübadelesi nedeniyle köyden ayrılması sonrasında terk edildi.

    Kırklareli Kadı Cami

    Kırklareli'nin merkezinde yer alır. 1577 yılında (H.985) yaptırılan cami halen kullanılmakta olup kare planlıdır. Daha önce yakınlarda bulunan bir mahkeme nedeniyle Kadı Cami olarak adlandırılır. Yapı, Emin Ali Çelebi Cami olarak da anılır. Duvarlar üç cephede işlenmiş kireç taşı ile kaplanmıştır. Alt sıra pencerelerin pervazları ve alınlıkları kireç taşından olup çok iyi bir işçiliğe sahiptir. Kemerlerin sivriltilmesine yakın, boşaltma kemerlerindeki kabartma rozetler caminin tek süsleme özelliğidir. Tavan ve çatı ahşap, dört sırtlı ve Türk stili çinilerle kaplanmıştır. Minaresi camiye bitişiktir ve çokgen bir kütüğü vardır.

    Çeşmeler

    Mevcut yazılı kaynaklara göre Kırklareli kent merkezinde 15 geleneksel çeşme bulunmaktadır, ancak bunlardan sadece 4 tanesi günümüze ulaşmaktadır. Günümüze ulaşabilen çeşmelerden ikisi farklı bir yere taşınmıştır.

    Bunlardan bazıları şöyledir:

    Paşa Çeşmesi

    Çeşme 1622 yılında inşa edilmiştir. Kocahıdır İlçesi'ndeki Paşa Cami'nin avlu duvarının batı köşesine kare planlı tek taraflı duvar çeşmesi yerleştirilmiş ve kesme kireç taşından yapılmıştır. Alçak sivri kemerli bir niş içerisine yerleştirilmiş levhanın üzerinde tek musluk bulunur. Kemerin kilit taşı dışa doğru çıkıntılıdır. Çeşme çok sadedir ve sadece saçak ve levha üzerinde süslenmiştir.

    Kayyumoğlu Çeşmesi

    Çeşme 1772 yılında Karacaibrahim Mahallesi'nde inşa edilmiştir. Dikdörtgen planlı bir köşe çeşmesi olarak inşa edilen su, çeşmenin tek tarafında yuvarlak kemerli bir niş içine yerleştirilen musluktan sağlanır. Bu nişte, kemerin üst kısmına yakın bir seviyeye çeşmenin yapı kitabesi, kemerin her iki yanında iri başlı çiviler ve üstte bir onarım kitabesi yerleştirilmiştir. Çeşmenin ön cephesinde, su tankının üzerinde bir tonozla kaplı, üçgen bir alınlık oluşturan bir saçak bulunmaktadır.

    Hapishane Çeşmesi

    Karakaş Mahallesi'nde bulunan çeşme, 19. yüzyılın ikinci yarısında yapılmıştır. İki cephenin adının verildiği meydan çeşmesinin adını alan hapishane binası, daha sonraki yıllarda çeşmenin bitişiğinde inşa edilmiştir. Şu anda her iki yanında yuvarlak kemerli nişler bulunan çift taraflı çeşmenin sadece bir yüzü kullanılmaktadır. Kemer kilit taşlarından bazıları dışa doğru çıkıntı yapan dikdörtgen şeklinde işlenmiştir. Çeşmenin köşeleri yuvarlatılmış duvara yapışık sütunlarla ve çift sıra profilli saçak pervazlarla şekillendirilmiştir.

    Hızırbey Hamamı (Çifte Hamam)

    Hamam Kırklareli'nin merkezinde, Cumhuriyet Meydanı'nda yer alır. 1383 (H. 785) yılında inşa edilmiş ve 1683 yılında onarılmış ve halen işlevini yerine getirmektedir. Duvarların dış yüzü çekiçle işlenmiş kalker ile kaplıdır. Kubbenin fenerleri kireç taşından yapılmıştır ve dikkat çekicidir. Hamam, arasta çarşısı ile birlikte bitişik olarak inşa edilmiştir.

    Lüleburgaz Sokullu Mehmet Paşa Hamamı

    1569-1570 yılları arasında Mimar Koca Sinan tarafından Sokullu Mehmet Paşa'nın emriyle yaptırılan Lüleburgaz Sokullu Mehmet Paşa Külliyesi ile birlikte yaptırılmıştır. Türk klasik hamam türünde kadın ve erkekler için ayrı bölümlerden oluşan çift hamamdır. Bina kubbeli olup, gelir elde etmek için etrafına 11 dükkanla birlikte inşa edilmiştir.

    Kırklareli’ne bağlı Yayla mahallesi, 19. ve 20. yüzyıllarda tarihlenen bir dizi konağa ev sahipliği yapmaktadır. Konakların bir kısmı farklı amaçlara yönelik yeniden işlevlendirilerek ziyarete açılırken, bir kısmı da halen ev olarak kullanılmaktadır. Osmanlı dönemi izlerini yansıtan konaklardan en bilineni, “Kent Belleği Müzesi”ne dönüştürülen Kırklareli Kültür ve Sanat Evi’dir. Bina, balmumu heykellerinin yanı sıra, yazılı, görsel ve işitsel anlatımlarla kentin zengin tarihine şahitlik eden önemli bir merkezdir. İlçe ayrıca, Mustafa Kemal Atatürk’ün Selanik’teki evinin bir replikasına da ev sahipliği yapmaktadır. Selanik’te yer alan Atatürk Evi ile mimari plan olarak bire bir aynı olma özelliğine sahip olan Atatürk Evi’nde Atatürk ve çocuk, sofa, mutfak, askeri çalışma odası, çalışma odası, yatak odası, banyo bölümleri bulunmaktadır.

    Yayla ilçesi üzerinde konumlanan ve halk nezdinde değer kazanmayı fazlasıyla hak eden diğer iki diğer konak da Dodoğlu Konağı ve Ali Rıza Efendi Kültür Evi’dir. 19. yüzyılda tarihlenen Dodoğlu Konağı, idari bir bina olarak hizmet verirken, Ali Rıza Efendi Kültür Evi tarihi boyunca Rum, Bulgar ve Türk ailelere ev sahipliği yapmıştır ve şimdilerde de onların ortak mirasını sergilemektedir. Rum, Bulgar ve Karadağ kültürlerinin mirasçısı olan yapıda, bunların her biri için bir oda ayrılmıştır.

    İlçenin bir diğer ilgi çeken noktası da İstasyon Caddesi’dir. Parklarıyla birlikte keşfedilmeye değer olan cadde, ıhlamur ağaçlarından yayılan kokuyla birçok duyuya aynı anda hitap edebilmektedir.